Uzman Klinik Psikolog Büşra Güneş
uzmanpsikologbusra@gmail.com
OBEZİTE, YEMEK YEME VE PSİKOLOJİ
26/02/2014 Obezite tüm dünyada ve ülkemizde giderek artan bir rahatsızlıktır. Besinlerle alınan enerji miktarının fiziksel aktivite ya da metabolizma aracılığıyla tüketiminden fazla olduğu durumlarda görülür. Beden kitle endeksi ( BMI) 25- 29.9 arasında olanlar fazla kilolu; 30 ve üzeri olanlar obez; 40 ve üzeri olanlar morbidobez olarak değerlendirilir. Gelişiminde genetik, biyolojik ( metabolik endokrin, kardiovasküler, kanser, solunum sistemi, sindirim), çevresel ve duygusal etmenler risk faktörlerini oluştururlar. Diyabet, kalp hastalıkları, safra kesesi hastalığı, uyku apnesendromu ve bazı kanser türlerini tetiklemesi, yaşam kalitesini etkilemesi ve ölüm riski nedeniyle tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Obezite hastalığını önlemek için kilo kontrolünü sağlamak, kilo alımına erken dur demek ve sağlıklı beslenmeyi yaşam şekli haline getirmek oldukça önemlidir. İster sağlık kaygılarıyla ister estetik kaygılarla olsun pek çok insan fazla kilolu olmak istemez, kilo almaktan korkar ve bunun için önlemler alır. Günümüzde bireylerin çoğu hayatlarında en azından bir kez kilo vermeye ve “diyet” yapmaya çalışmıştır; günler, haftalar ya da aylar süren bir maratona girmiştir. Bu süreçte birey kaloriler, tartıda gösterilen kilo değerleri, yiyecekler ile savaş halindedir. Alış veriş listeleri, zayıflama çayları, yürüyüşler, hayır denen onlarca yiyecek ile büyük emekler verirler.Fakat bazı durumlarda bir gün kişinin engel olamayıp yediği fazladan bir yemek tüm diyetin ve emeklerin çöpe gitmesi anlamına gelebilir ve bireylerin kilo verme ile ilgili öfke, umutsuzluk ve başarısızlık hislerine kapılmasına neden olabilirler. Oldukça sık rastlanan başka bir durumda ise kişiler kilo verseler bile bir süre sonra verdikleri kiloyu koruyamamakta ve tekrar hatta verdiklerinden daha fazla kilo alabilmektedirler. Sonuç olarak başarısız kilo verme çabaları çözümsüz kalabilmektedir. İnsan biyopsikososyal bir varlıktır; yani beden, psikoloji ve sosyal koşullar birbirleriyle etkileşim halindedir. En başta yemek yemek sadece fizyolojik açlık sonucu oluşan bir durum değil, duygu, düşünce ve sosyal boyutu olan daha karmaşık bir süreçtir. Örneğin birine çok öfkelenildiğinde, yoğun üzüntü duyulduğunda ya da bazen sadece sıkıldığında yemeğe saldırır. Ne yediğini, ne kadar yediğini fark edemez. Bu şekilde kişiler “duygusal yeme” örüntüleri nedeniyle kilo kontrolünü sağlayamaz. Buna ek olarak ayakta atıştırmak, başka bir şey ile meşgulken yemek yemek , hızlı yemek, aç değilken yemek gibi bazı alışkanlıklar da kilo alımına sebep olabilmektedir. Son olarak diyet yapmayı pazartesi gününe ertelemek, bir kere ihlal edince “ battı balık yan gider” tarzı düşünceler kilo almayı sürdürmekte ve yapılan diyetlerin başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olmaktadır. Bu yüzden tek başına diyet yapmak çoğu zaman yetersizdir. Bireylerin bedenlerinde bir değişiklik yapılmak isteniyorsa, bazı düşünceleri, duygusal süreçleri ve beslenme davranışlarında da değişiklik yapılmalıdır. Bu durum çoğu diyet programında gözden kaçırılmaktadır ve sonuç olarak başarısız diyet çabaları devam etmektedir. Sonuç olarak kilo vermek ve sağlıklı beslenmek için sadece diyet yapmak yetmemekte bunun yanında bazı davranşçı müdahaleler ve psikoterapi de gerekmektedir. Bu şekilde bir program hem daha etkili kilo kaybı hem de verilen kiloların uzun dönemde korunması açısından büyük önem taşımaktadır. UZMAN KLİNİK PSİKOLOG BÜŞRA GÜNEŞ 0533 373 81 23 |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
HASTALIK HASTALIĞI - 12/04/2014 |
Günümüzde karşılaştığımız pek çok haber, etrafımızdaki insanların yaşadıkları sağlık problemleri ya da kendi deneyimlerimiz nedeniyle sağlık konularında pek çok insan oldukça titiz olabilmektedir. |
STRES VE HASTALIKLAR İLE İLİŞKİSİ - 05/03/2014 |
Stres günümüzde pek çok bireyin, çalışan çalışmayan, okuyan okumayan, her yaştan her kesimin sıklıkla dile getirdiği oldukça yaşamımızın içinde bir kavram. |
MOTİVASYON SAĞLAMA YÖNTEMLERİ - 05/01/2014 |
İnsanların çoğunun davranışlarının altında ihtiyaçlar bulunmaktadır. Bu ihtiyaçlar, karşılanmak için itici bir güç oluşturur ve bu güce de motivasyon adı verilir. İnsan davranışlarına yön verir ve kişileri harekete geçirir. İhtiyaçlar, istekler, |
BİR TABU: ÇOCUKLARIN CİNSEL İSTİSMARI - 29/12/2013 |
Çocuklara yönelik cinsel istismar , çocuğun kendinden yaşça büyük biri tarafından cinsel ilişkiye zorlanması ya da cinsel haz almak için kullanılmasıdır. Toplum tarafından bir tabu olduğu için, düşünüldüğünden daha yaygın olmasına rağmen çoğu zaman |
ERTELEMECİLİK DAVRANIŞI İLE BAŞA ÇIKMA YOLLARI - 12/12/2013 |
“Günlük yaşamda yapmam gereken en basit şeyleri bile yapmaya üşeniyorum. “ “İş yerimde aldığım görevleri yerine getiremiyorum. “ “Okulda ödevlerimi hep son dakika yapmak zorunda kalıyorum. “ “Yapılacak bir sürü şey var ; ama bilmiyorum o sırada |
DEPRESYONDA DÜŞÜNCE ÖZELLİKLERİ - 10/12/2013 |
Depresyon, oldukça sık görülen ve çok zor bir psikolojik rahatsızlıktır. Bireyi yaşamaktan vazgeçirebilir, yoğun çaresiz hislerine yol açabilir, hayata karşı isteksizleştirebilir, kişilerarası ilişkilerini bozabilir, fiziksel sağlığı olumsuz |
ÇOCUĞUM HER ŞEYE KARŞI GELİYOR ! - 06/12/2013 |
“Ben bu çocuğu anlamadım gitti, her şeye nasıl cevap veriyor ?” “Hiçbir şeye uyum göstermiyor “ “Sürekli benimle tartışacak bir şey buluyor” “Hiçbir kurala uymuyor” |
SEVGİ BAĞIMLISI MISINIZ? - 05/12/2013 |
Romantik komedi filmlerinde , çoğu zaman hayatı yolunda gitmeyen ya da çok sıkıcı olan bir kişinin yaşamına biri girer ve bir beyaz atlı prens edasıyla bir anda bir sihir olmuş gibi tüm sıkıntılarından kurtulur ve artık çok mutlu olur. |
KARDEŞLER ARASINDAKİ KISKANÇLIK VE KAVGALARI ÖNLEME YOLLARI - 22/11/2013 |
kardeşler arasındaki kavga anne babaları oldukça yoran ve tüketen bir durumdur. Anne baba olarak siz de çocuklarınız arasında ağız dalaşlarından, en ufak konuda gerginlik çıkmasından, hiçbir şey paylaşamamalarından, birbirlerine |
Devamı |