28/08/2018
Panik bozukluğundaki en temel ve insanları en çok endişeye iten nokta, tekrarlayıcı panik ataklarıdır. Tek başına bile bir panik atak yaşayan kişide ciddi işlev bozuklukları, mesleki işlevsizlik, sosyal sorunlar baş gösterebilir. Bir panik atağı, aniden ortaya çıkan ve genellikle 10 dakika gibi bir sürede en üst noktaya ulaşan ayrı bir yoğun korku veya rahatsızlık hissetme dönemidir. DSM-IV-TR’ye göre bir panik atak durumundan şüphelenmek için, aşağıda sıralanan 13 belirtiden en az 4 yada daha fazlasının görülmesi gerekmektedir. Aşağıda sayılan belirtilerden en az dört tanesinin ortaya çıkması halinde en az 10 dakika boyunca sürüyor olması gerekir, bu şartlardan sonra durumun bir panik atak olduğundan emin olabiliriz.
DSM-IV-TR’ye göre bir panik atak tanısı için gerekli ölçütler şu şekildedir:
1. Çarpıntı, kalp atımlarını duyumsamama ya da kalp hızında artma olması.
2. Terleme
3. Titreme yada sarsılma
4. Nefes darlığı yada boğulma hissi
5. Soluğun kesilmesi
6. Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkıntı hissi
7. Bulantı yada karın ağrısı
8. Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma
9. Gerçek dışılık duyguları ya da benliğinden ayrılmış olma
10. Kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağı korkusu
11. Ölüm korkusu
12. Uyuşma ya da karıncalanma duyumları
13. Üşüme, ürperme ya da ateş basmaları.
Üç tür panik ataktan bahsedebiliriz,
1.tür: Spontan panik ataklarıdır, hiç beklenmedik yer ve zamanda ortaya çıkarlar, en yaygın görülen bu tip panik ataktır.
2.tür: Durumsal panik ataklardır, hemen hemen hiç değişmez bir tarzda ortaya çıkar, kişi atağı tetikleyen bir durumla karşılaştığında yada böyle bir karşılaşma olasılığını hissettiğinde bile ortaya çıkabilir, örneğin topluluk önünde konuşmaya yönelik bir korkusu bulunan kişi topluluğun bulunduğu anlarda konuşmacı olmasa dahi panik atağı yaşayabilir.
3.tür: durumsal olarak yatkınlık gösterilen panik atağı, belirli bir durumda ortaya çıkma eğilimi gösterir. Örneğin, bir kişide sadece araba kullanırken ortaya çıkabilir, başka bir durumda görülmeyebilir.
Panik atakları sırasına kişi bayılıp kalacağından, kalp krizi geçirdiğinden, kendisine hakim olamayacağı, nefessiz kalıp öleceği gibi korkular içine düşer. Bu korku hali panik atağın kendisini var etmesine sönümlenmemsine sebebiyet verir, eğer kişi bir uzman yardımı ile bu korkuyu yenmeyi, atak başladığı anda tetikleyicilerini fark edip onun ortaya çıkmasını engellerse panik atağın kısır döngüsünü yenerek ona hükmetmeye başlar. Burada ki en önemli nokta kişi yaşadığı sorunun ne olduğunu çok iyi bilmelidir, yaşadığı rahatsızlığın ne olduğunu, klinik tablosunu bir uzman kadar bilmek ve farkındalık geliştirmek durumundadır, adeta kendisinin öğretmeni gibi olmayı başarabilmeli, bu sorunun çözümünde aktif rol alabilmelidir.
Panik ataklar hakkında bilinmesi gereken en önemli nokta şudur ki: seanslarımda çalışma fırsatı bulduğum panik bozukluğu vakalarında gözlemlediğim ortak nokta şudur ki, bu hastalığı yaşayan kişiler bu hastalıkları sayesinde bazı durumları yönetebilme şansları elde ediyorlar, ataklar sırasında kişinin içinde bulunduğu hal, çevresindeki sevenleri tarafından çok ciddi bir durum olarak algılandığından, kişiler bu ataklar sırasında eski ilişkelerine oranla daha fazla ilgi görüp, odak noktası haline geldikleri için, farketmeden bu durumu ikincil kazanca dönüştürerek kullanma eğilimine girerler. Tedavi sırasında ilerleme katedilmeye başlandığında hastalar bu süreci sabote etmeye başlarlar, adeta iyileşmeye direnç gösterirler, elindeki som altından değerli bir insan yönetme silahı haline dönüştüğünden yada önceden göremedikleri ilgiyi görmeye başladıklarından bu durumdan kurtulmaya yönelik direnç göstermektedirler. Bu alanda çalışan uzmanın bu noktada çok hassas davranması gerekmektedir, pamuk ipliğine bağlı bu durumu çok iyi yöneterek seansını devam ettirmelidir, aksi taktirde seansın sona ermesi kaçınılmazdır, bu durum hastanın ailesine çok iyi bir şekilde anlatılmalı ve aile ile iş birliği yapılarak bu durumun zamana yayılarak çözülmesi sağlanmalıdır. Yalnız aile hastalığı yaşayan kişiyede sen bu durumu kullanıyorsun bizi yönetmeye çalışıyorsun gibi itham edici sözler içine de girmemelidir, belki de asıl sorun ailenin hastaya gösteremediği ilgiden dolayı böyle bir hastalığın oluşmasına zemin hazırlamışlardır, bizim amacımız suçlu bulmak değil, sorunu tüm aile-hasta dinamikleri ile iş birliği yaparak çözmeye çalışmaktır.
Panik atakları görülen kişilerde ortaya çıkan hastalığın adı panik bozukluktur, DSM-IV-TR’ye göre panik bozukluğu tanı ölçütleri şu şekildedir:
A. Aşağıdaki şıklardan hem (1) hem de (2) vardır:
1.Yineleyen beklenmedik panik atakları
2. Ataklardan en az birini, bir ay süreyle ya da daha uzun süreyle aşağıdakilerden birisini ya da daha fazlasını izler:
a. Başka atakların da olacağına ilişkin sürekli bir kaygı
b. Atağın yol açabilecekleriyle kontrolünü yitirme, kalp krizi geçirme, ‘’çıldırma’’ gibi durumlardan üzüntü duyma
c. Ataklarla ilişkili olarak belirgin bir davranış değişikliği gösterme.
B. Agorafobi yoktur
C. Panik atakları bir maddenin, uyuşturucu yada tedavi için kullanılan bir ilaç gibi, ya da genel bir tıbbi durumun , hipertiroidizm gibi, doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
D. Panik atakları: sosyal fobi, özgül fobi, obsesifkompulsif bozukluk, travma sonrası stress bozukluğu, ayrılma anksiyetesi bozukluğu gibi başka bir mentalbozuklukla daha iyi açıklanamaz.
Bu sorunun ortaya çıkmasındaki risk etkenleri arasında yaşam şekli, psikososyal ve çevresel etkenler görülebilir. Mevsimsel değişikliklerde bu noktada büyük bir etkendir. Stresle baş etme becerileri, entellektüel seviye, sosyo-ekonomik düzey, eğitim seviyesi, çevresel destek mekanizmalarının yokluğu gibi bir çok dış etken bu durumun oluşmasında etkilidir.
Kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülmektedir, konversiyon bozukluğu ile beraber görülmesi özellikle ülkemizde daha yaygındır. Bu rahatsızlığı kendisinde fark eden birisinin acilen bir uzman ile görüşüp tedaviye başlaması gerekmektedir, en etkili tedavi yöntemi psikiyatrik ilaçlar ile birlikte yürütülen psikoterapi seanslarıdır, duruma yaşanılan sıkıntının seviyesine bağlı olarak tedavi yöntemi değişkenlik gösterebilir.
Ülkemizde panik bozukluk yada konversif bozukluk gibi ruhsal kökenli sorunlar yaşayan insanlar ilk önce hastanelerin acil servislerine gitmektedirler, yaşadıkları durumu bedensel ve biyolojik boyutta o kadar gerçekmiş gibi yaşarlar ki bu durumun ruhsal- psikolojik bir sorundan kaynaklandığını düşünemezler. Toplumumuzun bu noktada eğitilmesi, bilinçlendirmesi gerekmektedir. Acil servislerde yapılan bir çok testin sonucunda belirli bir bedensel bulgu saptanmadığı zaman bir ruh sağlığı uzmanına gidilmesi gerektiğini doktor tarafından duyup genelde bizlerle çalışmaya başlarlar. Bu durum hastalığın tedavi edilmesi noktasında gecikmelere sebebiyet verse de artık halkımızın bu konuda daha iyi yönlendirildiğini görmeye başladım. Psikoterapi seanslarına düzenli devam eden hastaların, eğer gerekmişse verilen psikiyatrik ilaçları düzenli kullanan hastaların bu durumun üstesinden gelmeyi başardığını klinik olarak gözlemlemekteyim. Özellikle hastanelerimizde çalışan acil sağlık ekiplerinin bu tür psikolojik sorunlara daha iyi durumda olmaları ve ayırıcı tanılamayı dahi iyi yapabilmeye başlamalarını ümit etmekteyim.
Uzm.Klinik Psikolog Osman İLHAN
Bi Nefes Psikolojik Danışmanlık Merkezi