Çocuklar doğdukları andan itibaren yaşadıkları çevreye özel bir ilgi ve merak duyarlar.
Çocuk ve Oyun
Çocuklar doğdukları andan itibaren yaşadıkları çevreye özel bir ilgi ve merak duyarlar. Çevreden gelen uyarıcılar sayesinde çocuklarda önce çevreyi gözlemleme ihtiyacı gelişmektedir. Gözlemledikleri çevreyi keşfetme ihtiyacında ise oyun devreye girer. Oyun çocuğun hayatında ki temel ihtiyaçlarından biridir. Oyun çocuğun en doğal öğrenme aracıdır ve aynı zamanda oyun çocuklar için keşfetmek , öğrenmek ve kendini ifade etmek demektir. Oyun, çocuğun dış dünyaya açılmasını sağlayan bir pencere gibidir.
Çocuk çevresini, kendisini ve dünyasını oyun sayesinde tercübe etmektedir. Her çocuk iç dünyasında kurguladığı düşünceleri ya da hayalleri dış dünya ile paylaşma ihtiyacı duymaktadır. Yetişkinler bunu genellikle sözel yolla ifade etmeyi tercih ederken, çocuklar kendilerini en iyi oyun aracılığı ile dış dünya ile paylaşmaktadırlar. Bunun en önemli nedeni çocukların erken çocukluk döneminde soyut düşünme yeteneğine sahip olmamalarıdır. Bu sebepten dolayı genellikle somut bir araç sayesinde yani oyun ile kendilerini dış dünyaya yansıtabilmektedirler.
Ayrıca çocuklarda yaşlara göre farklı oyun evreleri gözlemlenmektedir.
Alıştırmalı oyun dönemi (0-1): Yeni doğan bebekler genellikle kendi bedenleriyle oynarlar. Ayaklarına, ellerine bakarlar ve vucüd uzuvlarını hareket ettirirler. Ellerini ağızlarına götürmekten zevk alırlar. Aynı zamanda parlak ışık ve renklere karşı da duyarlıdırlar. Bu dönemde çıngırak, bebek için önemli bir oyuncaktır. Zıt renklerde bebeklerin oldukça ilgisini çeker ve onlara ulaşmaya çalışırlar. Bir yaşına kadar çocuklar için yumuşak peluşlar, ağızlarına alabilecekleri diş halkaları ve belirgin renkteki oyuncaklar idealdir.
Sembolik Oyun Dönemi (3-10): Çocuğun hayal gücünün geliştiği bir dönemdir. Çocuğun sembolik oyun dönemine geçebilmesinde ki en önemli faktör çocuğun görebildiği nesneleri kafasında hayal edebilmesidir. Bu nedenle çocukların gözlem gücünü ve günlük olayları kavramasını sağlayan oyuncaklar tercih edilmelidir, örneğin, bebekler, mutfak aletleri, doktor araç gereçleri, hayvanlar, legolar, arabalar, tamir aletleri v.b. Bu dönemin karakteristik özelliği çocukların ellerinde ki oyuncakları farklı nesnelere dönüştürebilmeleridir örneğin oyunda bir blok tahta bir kamyona ya da bir çekice dönüşebilmektedir. Çocukların sembolleştirme yeteneği bilişşel gelişimleri ile paralel şekilde ilerlemektedir.
Kurallı Oyun Dönemi (10 yaş ve sonrası): Piaget göre okul öncesi dönemde çocukların oyunlarında kural kavramının olmadığını söyler. Çocuk 10 yaşından itibaren kuralların konuluş amacının ve kuralların değiştirilebileceğinin farkına varmaktadırlar. Bu sayede çocuk sosyal çevre tarafından kabul görmenin öneminin farkına varmaktadır. Sembolik dönemdem kurallı oyun döneminde geçiş için çocuğun başka bireylerle sosyal iletişim halinde olması gerekmektedir. Bu dönemde çocuk yetişkinlerin yönergelerine ihtiyaç duymaksızın toplumsal kurallara uymaya başlamaktadır. Bu dönemde kurgulanan bir çok oyunda kurallar hakimdir. Her çocuk grup içinde kabul görmek ve gruba uyum sağlamak amacıyla konulan kurallara uymaya özen göstermektedir. Bu dönemde çocuklarla özellikle grup halinde oynayabilecekleri ortamlar sağlanmalıdır.
Oyun aynı zamanda çocuğun bilişşel, duygusal ve sosyal alanda ki gelişimine de önemli katkıda bulunmaktadır.
Bilişsel Gelişim: Oyun çocukların yaşamlarını autonom bir şekilde sürdürmeleri için gerekli olan bilişsel yeterlilikleri kazanmalarını sağlamaktadır. Bir konu üzerinde odaklanma, sebep sonuç ilişkisi kurma, problem çözme, yeni fikiler üreterek bir oyunu manüpile etme gibi bir çok bilişsel yeteneği çocuk oyun sayesinde kazanabilmektedir. Ayrıca nesneleri büyüklük, uzunluk ve renklerine göre ya da nesneleri farklı şekillerine göre ayırt etme gibi bir çok matematiksel öğrenme yine oyun sayesinde gerçekleşmektedir.
Duygusal Gelişim: Oyun duygusal gelişim açısından önemli olan bir çok kişilik özelliğini de çocuğa kazandırmaktadır, örneğin, zorlu bir oyunda başarılı olmak için dirayet gösterebilmeyi, bir oyunda yenilgiden sonra yaşanan hayal kırıklığına katlanmayı çocuk oyun sayesinde tecrübe etmektedir.
Ayrıca oyun yaşanan pozitif ve negatif duyguları dışarıya vurmamızı da sağlamaktadır. Çocuklar yaşadıkları sevinç, üzüntü ya da neşe gibi duyguları yine oyun sayesinde ifade edebilmektedirler. Ayrıca yoğun düzeyde öfke duygusu yaşayan bir çocuk oyun sayesinde sakinleşebilmekte ve bu sayede yine duygularını kontrol altına alabilmeyi öğrenmektedir. Bu bağlamda oyun negatif duyguları dışa vurmayı da mümkün kıldığı için ruhsal durumu tedavi edici bir fonksiyona da sahiptir.
Sosyal Gelişim: Oyun aynı zamanda çocuğun sosyal bir birey olmasına önemli bir katkıda bulunmaktadır. Oyun oynarken çocuk başkalarının fikirlerine saygı duymak, kurallara uymak, haksızlıklarda kendini ya da bir başka arkadaşını savunmak gibi birçok durumu bizzat yaşamakta ve sosyal yeteneklerini geliştirmek için bir çok fırsat yakalamaktadır.
Son Söz: 19. Yüzyılda yaşamış ve günümüzdeki modern çağ çocuk eğitimine katkıda bulunmuş Pestalozzi, Fröbel, Freinet ve Montessori gibi birçok düşünür çocukların didaktik bir ortamda eğitim görmelerine şiddetle karşı çıkmışlardır. Birçok Reformpedagog'a göre çocuklar kendi hayatlarını autonom ve mutlu bir şekilde idame ettirmek için gerekli olan yeterlilikleri kendileri kazanabilmektedir. Bu bağlamda bizim eğitmenler ve ebeveynler olarak
en önemli görevimiz - didaktik öğreticilikten uzak durarak- çocuklara kendilerini şekillendirebilecekleri uygun çevreleri oluşturabilmektir.
Çocuk Oyunları Hayatın Bir Çekirdeğidir. Bütün İnsanlar orada gelişir,
büyür. Insanın En Güzel ve En Olumlu Yetenekleri Orada Yükselir.
Friedrich Fröbel
0533 373 81 23