Uzman Klinik Psikolog Hatice Büşra Kara 05333738123
BAĞIMLILIK
20/11/2020
İnsanın
yaşamı doğuştan getirdiği içgüdülerle toplumsal olarak edindiği güdülere doyum
aramakla geçmektedir. Beslenme ve korunma gibi doğuştan gelen, doğal içgüdü ve
dürtülere doyum bulan insan ilgi, sevgi, aşk, güven, saygınlık, özgürlük,
özerklik, üreticilik, yaratıcılık, kendini gerçekleştirme gibi ruhsal-toplumsal
gereksinimlerine doyum sağlamaya çalışmaktadır. Bu güdülerini yücelterek
kimliğini, kişiliğini bulur ve kendini var eder. Çoğu insan için yaşamı
güzelleştiren ve mutluluk veren deneyim ve alışkanlıkları vardır. Örneğin;
sabah kalkmak, yıkanmak, giyinmek, çay, kahve içmek; işe gitmek, çalışmak, eve
dönmek; eğlenmek, yemek, tatil yapmak. İnsanın günlük yaşamı, alışkanlıklarını
sürdürmekle geçmektedir. İnsanların bir bölümü bu alışkanlıklarını sürdürmek,
bir bölümü de bunlardan kurtulmak için çabalamaktadır. Ancak, insan
alışkanlıklarından mutlu olsa da olmasa da ruhsal yapısı gereği bu kalıpların
dışına çıkmak istemekte, değişik yeni bir yaşantı aramaktadır. Bu arayış
insanın yaşama gücü kazanması, kişiliğini geliştirip olgunlaştırması, kendisini
var etmesi için gerekli bir unsurdur. Kimi
insanda alışkanlıklardan biri günlük yaşamda daha çok yer tutmaya, öncelik
olmaya başlamaktadır. Bu alışkanlığın sürdürülmesi için diğer alışkanlıklardan
vazgeçilmektedir. Alışkanlığın engellenmesi, sürdürülememesi, insanı mutsuzluğa
sürüklemektedir. İnsana mutluluk veren bu alışkanlık, kişinin günlük
yaşantısını ve diğer faaliyetlerini engelleyici boyutlara ulaştığında zarar
verici duruma gelmektedir. Kişinin toplumla ilişkileri bozulmakta, gücü, iş
verimi ve başarısı düşmektedir. Ruhsal yaşantıda endişe, kaygı, güvensizlik,
karamsarlık ve korku gibi psikolojik sıkıntıları artmakta, bedensel ve fiziksel
yakınmalar ortaya çıkmaktadır. Yapılan faaliyetlerin ölçüsü kaçırıldığında
alışkanlığa dönüşerek insanın yaşamını olumsuz yönde etkilemektedir. Uyuşturucu
ve uyarıcı maddelere alışkanlık kısa zamanda daha kötü ve zararlı sonuçlar
verebilmektedir. Bu maddeler öncelikle merkezi sinir sistemi üzerinde etkili
olup kişinin ruhsal yaşamını, duygusunu, düşüncesini, hareketini değiştirmekte
ve kimyasal özellikleri nedeniyle kısa ve kolay yoldan alışkanlık
yaratmaktadır. Bu nedenle insandaki alışkanlık eğilimine, bu tür maddelerin
alışkanlık yaratan özelliği katılınca kolaylıkla bağımlılık oluşmaktadır. İnsanları
bu tür alışkanlıklara iten temel duygusal doyumsuzluk olabilmektedir. Başka bir
deyişle, duygularına doyum arayan insanın belli bir nesneye, kişiye veya
düşünceye takılıp kalmasının nedeni ona gereğinden fazla duygusal yatırım
yapmasındandır. Bağımlılık davranışının temelinde yatan sebeplerden biri de
insanın duygusal dünyasıdır. İnsanın iradesi üzerinde baskı ve zorlama
yaratabilmekte ve kişiyi belli bir amaca yöneltebilmektedir. Amaç edinilen
nesneye, kişiye veya düşünceye ruhsal yaşantısı içinde büyük bir değer vermekte
ve iradesini kullanamaz hale gelmektedir. Kişiye, çevreye ve topluma olumsuz
etkileri olan hatta zarar veren davranışlar ortaya çıkmaktadır. Bağımlılığın
çok çeşitli nedenleri olabilmektedir. Psikolojik faktörler, kişinin
yetiştirilme tarzı, çocuklukta maruz kaldığı travmatik olaylar, biyolojik
faktörler, kişisel özellikler içinde bulunduğu sosyal çevre ve kültür bunlardan
birkaçıdır. Bununla birlikte çevresinde bağımlılık yapıcı madde kullanan
bireylerin olması ve küçük yaşta bunlarla tanışması da nedenlerinden biridir. Literatüre
bakıldığında, bağımlılık, bir maddenin belli bir etkiyi elde etmek için
alınması, bu süreçte ortaya çıkan bedensel, ruhsal ya da sosyal sorunlara
rağmen, maddenin alınmaya devam edilmesi, aynı etkiyi elde etmek için madde
miktarının arttırılması olarak tanımlanmaktadır. Tarhan
ve Nurmedov’a göre; bağımlılık, beyindeki yapı ve işlevleri bozan kronik bir
hastalıktır (Tarhan; Nurmedov2011). Alkol
bağımlılığının tedavisinde esas olan kişinin istekli olmasıdır. Bağımlılığın
bir hastalık olduğunu bilmek ve bu şekilde yaklaşmak gerekmektedir. Bağımlılık
bir aile hastalığıdır. Dolayısıyla ailede de değişikliklerin olması
gerekmektedir. Tedavi bittikten sonra aileler destekleyici olmakla birlikte
bunun tekrarlayan kronik bir hastalık olduğunu unutmamalıdırlar. Tedavi süreci
bittikten sonra kaymalar yaşanabilmektedir. Bu durumda tekrar tedavi sürecine
girmek gerekmektedir. Bağımlı bireyin sosyal çevresinin değişmesinde ailede
destek olmalıdır. KAYNAKÇA Tarhan, N. ve Nurmedow, S., Bağımlılık:
Sanal veya Gerçek, İstanbul, Timaş Yayıncılık, 2011. Uzman Klinik Psikolog
Hatice Büşra KARA busra.kara@icloud.com |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
DEPRESİF GENÇLER VE DEPRESİF EBEVEYNLER - 01/02/2024 |
Depresif gençler ve depresif ebeveynler, günümüzde sıkça karşılaşılan bir sorundur. Depresyon, hem gençlerin hem de ebeveynlerin yaşam kalitesini, sağlığını ve ilişkilerini olumsuz etkileyebilen ciddi bir ruh sağlığı bozukluğudur. |
OKUL ÖNCESİ DÖNEMİ ÇOCUKLARA CİNSEL EĞİTİM - 25/04/2022 |
Çocukların kendi fiziksel özellikleri hakkında bilgi vermek, karşı cinsten hangi açılardan farklı olduğunu aktarmak, iyi ve kötü dokunuşları ayırt edebilmesini öğretmek gerekir. |
HAYIR DİYEMEMEK NASIL İLETİŞİM VE İLİŞKİ SORUNLARI YARATIR? - 25/03/2022 |
Bir insan karşısındaki kişiye hayır diyemiyorsa öncelikle neden hayır diyemediğini bulması gerekmektedir. Bu durumda ya bir beklenti vardır ya da o kişiyle ilgili korkup kaygılanılan bir şey vardır. |
BİLİŞSEL ÇARPITMALAR - 21/01/2022 |
Bilişsel çarpıtmalar, bireyin duygularını ve bununla bağlantılı fizyolojik ve davranışsal tepkilerini etkileyen, herhangi bir durum değil, o duruma ilişkin kişinin yaptığı yorumlardır. |
EBEVEYN TUTUMLARI - 24/11/2021 |
Ebeveynliğin biyolojik yönü doğrudan çocuğun genetik özelliklerinin temel belirleyeni olarak ifade edilebilirken, bakıcılık anlamındaki ebeveynlik çocuğun gelişimini ve deneyimlerini şekillendirmeyi nitelemektedir. |
DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU (DEHB) - 18/10/2021 |
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), nörogelişimsel bir bozukluk olarak tanımlanmaktadır. Çocuklukta yaygın bir şekilde görülen önemli oranda bilişsel, ailevi, sosyal ve davranışsal zayıflığa ilişkin kalıtsal bir bozukluktur. |
KARANTİNA SÜRECİ DÜŞÜNCELER - 11/08/2021 |
Korona testimin pozitif çıkmasından sonra geçirdiğim ve hala geçirmekte olduğum karantina sürecinde aklımdan geçirdiğim birtakım düşünceleri sizlere de aktarmak istedim. |
EGO KİMLİK SÜRECİ - 12/07/2021 |
Kimlik; bireyin kendini yaşayışı yani birey olarak benzersiz ve kendine özgü bir tarz içinde var olması ve bu tarzın süreklilik göstermesidir. Kendiliğinden ve doğal olarak oluşan temel belirli yaşantılarımızın birleşimi kimlik duygusunu oluşturmakta |
EVLİLİKTE PROBLEM ÇÖZME - 21/06/2021 |
Evliliğin, kimi zaman duygusal rahatsızlıklara, gerilim ve çatışmalara da yol açtığı bilinmektedir. İşte tam da bu noktada sorunlar, gerilim ve çatışmalara karşı uyum için eşlerin problem çözme becerilerinin devreye girmesi gerekmektedir. |
Devamı |