Uzman Klinik Psikolog Hatice Büşra Kara 05333738123
EVLİLİKTE PROBLEM ÇÖZME
21/06/2021
Bireylerin yaşadığı problemleri ortaya çıkaranın olay ya da durum değil,
bunlara ilişkin algılarıyla ilgili de olabilmektedir. Bireylerin problem
algıları çocukluktan bu yana getirilen birtakım şemalar ve bunlara eşlik eden
olumsuz otomatik düşünceler tarafından belirlenmektedir. Kişilerin kendisi,
dünyası ve geleceğinin olumsuz ve hatalı olarak algılanması birçok soruna
yataklık etmektedir. Problem çözme, iç ya da dış istekler ya da çağrılara uyum sağlamak
amacıyla davranışsal tepkiler vermek gibi bilişler ve duyguların tek hedefe
yöneltmek şeklinde ifade edilmektedir. Evlilikte problem çözme becerisi,
eşlerin sorunlarıyla baş edebilme gücü ve bu sırada sergilemiş oldukları
davranışlardır. Problem çözme, önceden kazanılan bilgilerin yeni ve bilinmeyen
durumlar için uygulaması; problemi fark etmek, tanımlamak, geçici birtakım
çözümler (varsayımlar) üretmek ve bu çözümlerin doğruluğunu sınamak gibi süreçlerin
tamamı şeklinde tanımlanmaktadır. Sorunları kişisel ve sosyal hayatı geliştirmeye ilişkin çabaların itici
gücü olarak görmek ve önemli olanın herhangi bir problemin olmaması için
çalışmak veya problemden kaçmak değil, aksine problemlerin üstesinden gelebilmektir.
Bir başka değişle problem çözme; olan ile olması gerekenin algılanması ile
ortaya çıkan engel ya da gerginliğin ortadan kaldırılması şeklinde ifade edilebilmektedir. Çalışan kadının çalışmayan kadınlara göre, bebek bakımı ve evin
idaresinde daha çok sorun yaşamakta oldukları ve bu sorunların da evlilik
doyumunda düşüşe neden olduğu görülmektedir. Bunun yanı sıra çalışan kadının
evlilik yaşantısında yaşadığı rol çatışmasının iş yaşamında da üretkenliğini ve
refah düzeyini olumsuz yönde etkilediği anlaşılmaktadır. Diğer yandan,
kadınların çalışmasının, ev işlerinin yanı sıra sorumluluklarından kurtulmasını
sağladığından evlilik doyumlarının arttığı görülmektedir. Yetkin problem çözme becerisine sahip olan bireylerin değişik sosyal
koşullar karşısında esnek, uyumlu, stresle etkin mücadele edebilen, kişisel
hedeflerine ulaşmak ve gereksinimlerini karşılayabilmeye yönelik uygun
metotları geliştirebilme becerisine sahip kişiler olduğu belirtilmektedir.
Bunun aksine yetkin problem çözme becerisine sahip olmayanların ise, sorunları
ve çevreleriyle mücadele ederken etkili tepkiler geliştiremeyen kişiler
oldukları belirtilmektedir. Evliliğin, kimi zaman duygusal rahatsızlıklara, gerilim ve çatışmalara
da yol açtığı bilinmektedir. İşte tam da bu noktada sorunlar, gerilim ve
çatışmalara karşı uyum için eşlerin problem çözme becerilerinin devreye girmesi
gerekmektedir. 1980’li yıllarda yürütülen araştırmalar yüksek stresler yaşamanın,
hayatında önemli problemlerle karşılaşmakta olan herkesin olumsuz
etkilenmediğini ve etkilenme oranlarının kişiden kişiye değişmekte olduğunu
göstermektedir. Söz konusu değişimim en önemli nedeninin kişilerin sahip
oldukları problem çözme becerileriyle ilgili olduğu düşünülmektedir. Evlilikte algılanan problem çözebilme becerilerinin evlilik doyumunun
yordayıcısı olduğunu, evlilikte karşılaşılan sorunların doğru problem çözüm
stratejileriyle çözülmesinin ilişkiye yönelik yapıcı ve olumlu sonuçlara yol
açacağı bilinmektedir. Bazı araştırmacılar çatışmanın eşler için gayet doğal
bir olay olarak nitelemektedir. Evlilik ilişkilerinde çatışmalar, genellikle
her evlilik ilişkisinde ortaya çıkabilen doğal ve kaçınılmaz bir olgu olarak
ifade edilmektedir. Problem çözme becerisinin, birey ve grubun yaşamakta olduğu çevreye
etkili uyumuna yardım etmekte; bu sebeple bireylerin yaşamakta olduğu çevreye
etkili uyum sağlamak için problem çözme becerilerine sahip olmak durumunda
olabilmektedir. Karşılaşılan problemler için doğru yanıtlar ya da kesin
çözümlerin olabileceğini; doğru stratejilerin kullanılmasıyla doğru çözümlere
ulaşmanın mümkün olduğu belirtilmektedir. Ancak, birtakım problemlerin tek ve
kesin çözümlerinin ve doğru cevabının olmadığını; böyle problemlerde çözümün,
disiplinler arası bilgi ve farklı açılarıyla etraflıca düşünmeyi gerektirdiği bilinmektedir. Uyum problemi yaşayan eşlerin arasında depresyonun, kadın ve erkek
eşlerde, problem çözme becerilerinin zayıf olmasına ilişkin; bununla birlikte,
problem çözme esnasında sergilenen olumsuz davranışların da evlilik doyumuyla
alakadar olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca eşlerin problem çözme becerisinin
zayıf olmasının, evlilik sürecinde beliren stresin bir kaynağı olduğu
belirtilmektedir. Eşler problemlerini çözerken önlerine bazı engeller çıkabilmektedir.
Problem çözmenin önündeki bu engeller; sorunun çözümüne odaklanamama, kısır
yargılamalar, alışkanlık transfer edilmesi, probleme kısır çözüm yöntemlerle
yaklaşma, disiplinli çözüm çabalarından yoksunluk, dil becerilerinin zayıf olması,
farklılıkları algılamakta kısırlık ve katılıkların şeklinde ifade edilebilmektedir.
Eşlerin evlilik ilişkilerinde problemlerin yoğunlaşmasına nispeten
etkili problem çözme becerilerinin üretilmemesi durumunda evlilik ilişkisi
bozulup, evlilik doyumu azalmakta ve boşanma durumu yaşanabilmektedir. Problem
çözebilme becerisi; hayatın her aşamasında, her anında sorunlarla
karşılaşılabileceği düşünüldüğünde bireylerin sağlıklı, uyumlu, sürdürülebilir
ve kaliteli bir yaşamın devamı için önem arz etmektedir. Evlilik hayatında da
problem çözme sağlıklı ve uyumlu bir birliktelik için zorunluluktur. Sürekli
değişen hayat şartları değişen problem alanlarını da beraberinde getirmektedir.
Bu durum problemi su yüzeyine çıkarmakta ve yeni bir uyum için çözümü
dayamaktadır. Aslında problem bir tür yeni bir uyum şeklidir. İnsan psikolojisinde temel belirleyici bilişsel süreçler olduğundan,
insan psikolojisi incelenirken bilişsel ve kişiler arası süreçlerin birlikte
değerlendirilmesi gerekmektedir. Bundan hareketle evlilik ya da günlük hayatta
karşılaşılan çatışmaların temelindeki temel etken bilişsel süreçlerdir. Bunun
yanı sıra kişilerarası ilişkilerdeki esneklik, insanlara tahammül edebilme ve
tolerans gösterebilme becerisinin yine bilişsel yapıyla birlikte daha fazla
araştırmaya konu olmasının faydalı olacağı düşünülmektedir. İnsanın düşünceler, duygular ve davranışlarının etkileşim süreci içinde olduğu
bilinmektedir. Duygular da bir takım normal dışı davranışları etkilemektedir.
Öfke duygusunun, benlik bütünlüğüne ciddi bir zarar vermeksizin, öteki
duygulara nispeten daha kolay ifade edilmesi, karşı tarafın da kendi benliğinin
korunması ve savunulmasına yönelmektedir. Bu nedenle öfke duygusu, kişiler
arası ilişkilerde sorunlara, boşanmaya, iş yaşamında üretkenlik ve
işlevselliğin bozulmasına, fizik ve ruh sağlığında önemli problemlere yol
açabilmektedir. Bundan hareketle hatalı ve çarpık bilişsel düşüncelerin bireyin
kendi ruhsal yapısını olumsuz etkilemekle kalmayıp davranışa döküldüğü zaman
diğer insanları da savunmaya iterek olumsuz etkileyebildiği; aslında
çatışmalara davetiye çıkardığı, evlilik hayatının yanı sıra kişilerarası
ilişkileri, meslek hayatını ve üretkenliği olumsuz etkileyebilmektedir. Bu
nedenle bireylerin sağlıklı ve uyumlu bir evlilik ve sosyal uyumu açısından
problemlere yol açan düşünce, duygu ve davranışların dikkatle irdelenmesi ve
problem çözme becerilerinin kazandırılması gerekmektedir. Evlilikte yaşanan çatışma ya da problemlerin kaynağında çiftlerin
iletişim ve problem çözme becerilerinin yetersiz olduğu görülmektedir. KAYNAKÇA Aslan, E.
(2002). Yaratıcı problem çözme. E. Aslan, (Ed.), Örgütte kişisel gelişim (1.
baskı). Ankara: Nobel Yayın Dağıtım Christian,
J.L., OLeary K. L. ve Vivian, D. (1994). Depressive symtomology in marital
discordant women and men: The role of individiul and relationship variables.
Journal Of Family Psychology. 8. 32-42. Hepner, P.,
Withy, T.E., Dixson, W.E., Suzuki, L.A., Ahluvalia, M.K., O’Neil, J.M., Lucas,
M.S., Lopez, S.J., Janowsky, K.M. ve Helms, J.E. (2004). Problem solving and
human adjustment. The Counseling Psychologist. 32, 341-484. Hepner,
P. ve Krauskoph, K. (1987). An information proces singapprorachto personel
problem solving. The Counselling Psychologist. 15. 34-7. Kielcolt,
K. J. (2003). Satisfaction with work and family life: noevidence of a cultural
reversal. Journal of Marriageand Family. 65.23-35. Maasenvanden
B. ve H, Groot, W. (1994). Laborsupply and the welf are costs of marital
conflict. Journal of Economic Psychology. 15.467-486. Onur, B.
(2000). Gelişim Psikolojisi. (5.Baskı). Ankara: İmge Kitabevi. Uzman Klinik Psikolog Hatice Büşra KARA busra.kara@icloud.com |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
DEPRESİF GENÇLER VE DEPRESİF EBEVEYNLER - 01/02/2024 |
Depresif gençler ve depresif ebeveynler, günümüzde sıkça karşılaşılan bir sorundur. Depresyon, hem gençlerin hem de ebeveynlerin yaşam kalitesini, sağlığını ve ilişkilerini olumsuz etkileyebilen ciddi bir ruh sağlığı bozukluğudur. |
OKUL ÖNCESİ DÖNEMİ ÇOCUKLARA CİNSEL EĞİTİM - 25/04/2022 |
Çocukların kendi fiziksel özellikleri hakkında bilgi vermek, karşı cinsten hangi açılardan farklı olduğunu aktarmak, iyi ve kötü dokunuşları ayırt edebilmesini öğretmek gerekir. |
HAYIR DİYEMEMEK NASIL İLETİŞİM VE İLİŞKİ SORUNLARI YARATIR? - 25/03/2022 |
Bir insan karşısındaki kişiye hayır diyemiyorsa öncelikle neden hayır diyemediğini bulması gerekmektedir. Bu durumda ya bir beklenti vardır ya da o kişiyle ilgili korkup kaygılanılan bir şey vardır. |
BİLİŞSEL ÇARPITMALAR - 21/01/2022 |
Bilişsel çarpıtmalar, bireyin duygularını ve bununla bağlantılı fizyolojik ve davranışsal tepkilerini etkileyen, herhangi bir durum değil, o duruma ilişkin kişinin yaptığı yorumlardır. |
EBEVEYN TUTUMLARI - 24/11/2021 |
Ebeveynliğin biyolojik yönü doğrudan çocuğun genetik özelliklerinin temel belirleyeni olarak ifade edilebilirken, bakıcılık anlamındaki ebeveynlik çocuğun gelişimini ve deneyimlerini şekillendirmeyi nitelemektedir. |
DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU (DEHB) - 18/10/2021 |
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), nörogelişimsel bir bozukluk olarak tanımlanmaktadır. Çocuklukta yaygın bir şekilde görülen önemli oranda bilişsel, ailevi, sosyal ve davranışsal zayıflığa ilişkin kalıtsal bir bozukluktur. |
KARANTİNA SÜRECİ DÜŞÜNCELER - 11/08/2021 |
Korona testimin pozitif çıkmasından sonra geçirdiğim ve hala geçirmekte olduğum karantina sürecinde aklımdan geçirdiğim birtakım düşünceleri sizlere de aktarmak istedim. |
EGO KİMLİK SÜRECİ - 12/07/2021 |
Kimlik; bireyin kendini yaşayışı yani birey olarak benzersiz ve kendine özgü bir tarz içinde var olması ve bu tarzın süreklilik göstermesidir. Kendiliğinden ve doğal olarak oluşan temel belirli yaşantılarımızın birleşimi kimlik duygusunu oluşturmakta |
YETİŞKİNLİĞE GEÇİŞ - 30/05/2021 |
Yetişkinliğe geçiş; çeşitli disiplinlerce, kültürden kültüre, zamana ve kişiden kişiye farklı bir şekilde tanımlansa da literatür incelendiğinde bu döneme denk gelen yaşın genel olarak 18-25 yaş aralığı olarak değerlendirildiği görülmektedir. |
Devamı |