Uzman Klinik Psikolog Hatice Büşra Kara 05333738123
BİLİŞSEL ÇARPITMALAR
21/01/2022
Bilişsel çarpıtmalar, bireyin
duygularını ve bununla bağlantılı fizyolojik ve davranışsal tepkilerini
etkileyen, herhangi bir durum değil, o duruma ilişkin kişinin yaptığı
yorumlardır. Bilişsel işlemler
bilişsel eksiklikler ve çarpıtmalar olmak üzere iki ana başlık altında toplanmaktadır.
Bilişsel çarpıtmalar, bilgi işleme etkisiz veya yanlış olduğunda ortaya
çıkmaktadır. Bilişsel çarpıtmalar, kişilerde inançların veya şemaların
oluşmasına neden olan bilişsel yapılar olarak tanımlanmaktadır. Bu yapılara
göre edinilen yeni bilgi işlenirken, var olan inanca uydurulmak için genellikle
çarpıtılmaktadır. Çarpıtılmış olan bu değerlendirmeler otomatik düşünceler veya
imgeler olarak bilinç düzeyine ulaşmaktadır. Bilişsel çarpıtmalar ayrıca
bilgiyi işleme sürecindeki kişiye özgü yanlılıklar ve eğilimler olarak ifade
edilmektedir. Bilişsel çarpıtmalar
bilginin hatalı işlenmesi sonucu duruma uygun olmayan ve duygusal sıkıntıya
neden olan otomatik düşünceleri oluşturmaktadır. Bilişsel çarpıtmalar
kişinin yaşamının her alanına yayılarak, kendisini, o andaki deneyimini ve
geleceğini değerlendirme biçimini etkilemektedir. Bunlar, bireylere
davranışlarında rehberlik eden, büyük bir kısmı senaryolaştırılmış ve
alışkanlık haline gelmiş düşüncelerden oluşmaktadır. Örneğin, bilişsel
çarpıtmalar, “Hiçbir zaman başarılı olamayacağım, her şey benim hatam, o beni
kandıracak.” gibi düşünceleri içerebilmektedir. Kişiler bir olaya ilişkin
olarak bahsedilmiş olan bilişsel çarpıtmaların birini veya birkaçını birden
kullanabilmektedir. Bilişsel çarpıtmalar çok çabuk ve otomatik olarak kişinin
zihninde gerçekleşmekte ve bu nedenle çoğu kez kişi bilişsel çarpıtmalarının
farkına varamamaktadır. Bilişsel çarpıtmaların çok sık kullanılmadığı takdirde
işlevsel olduğu öne sürülmüştür. Bütün bireylerde gerçekleri çarpıtma eğilimi
bulunmaktadır. Eğer bu çarpıtmalar aşırı ise kişi gerçekle bağlantısını
kaybetmekte ve psikopatolojik belirtiler ortaya çıkmaktadır. Zihin Okuma Bireyler bazen başkaları
olumsuz bir şey söylememiş olsa bile, diğer kişilerin kendileri hakkında
olumsuz düşündüklerini düşünebilmektedirler. Bu kişiler diğer kişilerin ne
düşündüklerini bildiğine ve onların kendisinin ne düşündüğünü bilmeleri
gerektiğine inanmaktadır. Zihin okuma hatası yapan kişinin elinde herhangi bir
kanıt olmaksızın diğerlerinin kendisine olumsuz yaklaştığını varsaymaktadır.
Örneğin bu bilişsel çarpıtmaya sahip olan kişi “Benim aptal olduğumu
düşünüyor.” biçiminde düşünebilmektedir. Felaketleştirme Felaketleştirme bilişsel
çarpıtması, daha gerçekçi sonuçları değerlendirmeye almadan geleceği negatif
olarak tahmin etmek olarak tanımlanmaktadır. Yani kişiler ellerinde bir kanıt
olmadığı halde gelecekle ilgili olumsuz tahminlerde bulunabilmektedirler. Örneğin
bu bilişsel çarpıtmayı kullanan kişi “Canım o kadar çok sıkılacak ki bir şey
yapamayacağım.” şeklinde düşünebilmektedir. Felaketleştirme çarpıtması yapan
kişi geleceğe dair yaptığı olumsuz tahminleri, gerçek olarak kabul etmektedir. Bu
bireyler küçük bir kanıttan yola çıkıp, bu kanıtı yeterince değerlendirmeden
olası muhtemel diğer sonuçları hesaba katmadan durumu olumsuz olarak algılamaktadırlar.
Bu çarpıtma, pireyi deve yapma deyimi ile de anlatılabilmektedir. Zihinsel Filtreleme Seçici soyutlama olarak
da adlandırılan zihinsel filtreleme, olay veya durumun tamamını görmeye
çalışmak yerine, gereksiz yere olumsuz bir ayrıntı üzerine odaklanmaktır.
Zihinsel filtrelemede olayın daha önemli olan öğeleri göz ardı edilerek,
içerikten çıkarılan bir olaya odaklanılmakta ve olay bu ayrıntıya bağlı olarak
anlamlandırılmaktadır. Örneğin bu kişi “Değerlendirme ölçeğindeki bir sorudan
olumsuz puan almam, işimi kötü yaptığımı gösterir.” biçiminde düşünebilmektedir.
Zihinsel filtreleme, olay veya durumları bütününden kopartıp bir ayrıntıya
odaklanarak, durumun belirgin olan diğer özelliklerini görmezden gelme ve bu
sınırlı özellik temelinde tüm yaşantıyı kavramsallaştırmaktır. Aşırı Genelleme Olumsuz bir olayla
karşılaşan kişi daha da kötü şeylerin olacağını varsayabilmekte ve olumsuz
olayları kötü olayların başlangıcı olarak görebilmektedirler. Bireyin bir
olaydan yola çıkarak ulaştığı sonucu olayla ilişkili veya ilişkisiz diğer
olaylara genellemesi aşırı genelleme olarak adlandırılmaktadır. Örneğin aşırı
genelleme bilişsel çarpıtmasını kullanan kişi “Grup içerisinde kendimi kötü hissettiğime
göre, insanlarla etkili iletişim kurma yeteneğim yok.” şekilde düşünebilmektedir.
Sınırlı sayıda örneği temel alarak oluşturulmuş genel bir kurala inanmak ve
bunu uygulamaya sokmak aşırı genelleme olarak değerlendirilmektedir. Hep ya da Hiç Tarzı
Düşünme Hep ya da hiç tarzı
düşünme, aynı zamanda siyah ya da beyaz, çift kutuplu/boyutlu veya ikili
düşünme şeklinde de karşımıza çıkmaktadır. Olası bir durumu bir süreç
içerisinde değerlendirmek yerine sadece iki kategori altında ele almak olarak
ifade edilmektedir. Bu çeşit düşünme kişisel özelliklerin siyah beyaz gibi
aşırı uçlarda değerlendirilmesini içermektedir. Örneğin bu kişi “Tam başarı
elde etmediysem, başarısızım demektir.” biçiminde düşünceye sahip olabilmektedir.
Kişi her türlü deneyim ve yaşantısını iki uç noktada değerlendirmektedir. Hep
ya da hiç tarzı düşünce içeriği bulunan kişiye göre bir şey ya tam olmuştur ya
da hiç olmamıştır. Yani iki uç nokta arasında bulunan diğer noktalar
görülmemektedir. Hep ya da hiç tarzı
düşünme biçimini OKB’de sık rastlanan bir bilişsel çarpıtmadır. Duygudan Sonuç Çıkartma Kişiler bazen bir düşünce
sadece öyle hissettiriyor diye ona inanmaktadır. Duygudan sonuç çıkarma
bilişsel çarpıtması kişinin bir şeyi çok yoğun yaşadığında veya ona inandığında
o şeyin doğru olduğuna inanarak, karşıt kanıtları göz ardı etmesi olarak ifade
edilmektedir. Bu bilişsel çarpıtmayı kullanan kişi olaya ilişkin somut
verilerden çok duygulardan yola çıkarak nedensellik kurmaktadır. Bu nedenle bu
tür hata kişiyi yanlış yönlendirmektedir. Örneğin duygudan sonuç çıkartma
bilişsel çarpıtması yapan kişi “Çoğu şeyi iyi yaptığımı bilsem de kendimi
başarısız hissediyorum.” şeklinde düşünebilmektedir. Etiketleme Kişiler olumsuz bir
durumdan sonra kendilerini belli bir türde kişi olarak etiketleyebilmektedir. Etiketleme,
kişinin eldeki kanıtları göz önünde bulundurduğunda daha az acı çekme ihtimali
olduğu halde, bu kanıtları görmezden gelerek kendisine veya diğerlerine toptan,
yargılayıcı ve olumsuz sıfatlar kullanması olarak tanımlanmaktadır. Örneğin bu
bilişsel çarpıtmayı yapan kişi “Ben hiçbir işe yaramayan biriyim.” biçiminde
düşünebilmektedir. Etiketleme yapan kişi davranış veya olayı etiketlemektense
kendini etiketlemektedir. Kişiselleştirme Kişiselleştirme kişinin
dışsal bir olguyu kendisi ile hiçbir ilişkisi yokken, kendisi ile
ilişkilendirmesi olarak ifade edilmektedir. Örneğin kişiselleştirme bilişsel
çarpıtması yapan kişi “Satıcı benim yüzümden olumsuz davrandı.” şeklinde
düşünebilmektedir (Yılmaz ve ark., 2011). Sıkıntısı olan bireyler, sıklıkla
kendilerine ve kendi ruhsal acılarına aşırı derecede odaklanmaktadırlar. Bu
nedenle olumsuz olay ya da durum ile karşılaştıklarında; bunun suçlandıkları ya
da reddedildikleri biçiminde kendileriyle bağlantılı olduğunu
düşünebilmektedirler. Kişilerin bazen gerçekte öyle olmasa bile olumsuz
olaylardan kendilerini sorumlu tutabilmektedirler. Kişinin karşılaştığı durumun
farklı sebeplerinin olabileceğini göz önünde bulundurmadan, diğerlerinin
olumsuz davranış nedenlerini kendisine yüklemesini, kişiselleştirme olarak
adlandırılmaktadır. Meli, Malı İfadeleri Kişi kendini meli, malı
ifadeleri kullanarak güdülemeye çalışmaktadır. Eğer yapması beklenen şeyi
yapmazsa cezalandırılacakmış gibi bir varsayım oluşmaktadır. Bu tür zorlayıcı
ifadeler bireyde baskı ve gerginlik oluşmasına neden olmaktadır. Olmalı düşünce
tarzı adı da verilen bu düşünce biçiminde, bireyin kendisinin, başkalarının ve
dünyanın nasıl olması gerektiği konusunda katı kuralları bulunmaktadır. Örneğin
bu bilişsel çarpıtmayı yapan birey “Her zaman en iyisi olmalı.” şeklinde
düşünebilmektedir. Emirler olarak da adlandırılan meli, malı ifadeleri, kişinin
kendisi veya diğerlerinin davranışlarının nasıl olacağına dair kesin kurallara
sahip olması ve bu kurallar yerine getirilmediğinde her şeyin ne kadar kötü
gideceğine yönelik abartılı beklentiler içine girmesi olarak ifade edilmektedir. Olumluyu Küçültme ya da
Yok Sayma Olumluyu küçültme ya da
yok sayma kişilerin bazen başlarına gelen olumlu şeyleri görmezden gelmeleri
olarak tanımlanmaktadır. Kişiler bazen olayları veya durumları yorumlarken
bunlara öznel birtakım ağırlıklar yüklemektedirler. Olumsuz olayların daha
önemli olduğu ve buna kıyasla olumlu olayların daha az ağırlık taşıdığı
şeklinde düşünce biçimine sahip olmak, bu duruma örnek olarak verilebilmektedir.
Düşünce biçiminde bu sistematik yanlılığı olan öğrenci, düşük aldığı ders
notunu önemserken; diğer derslerden almış olduğu yüksek notları önemsiz
görerek, bu derslerin genelde kolay olduğunu düşünebilmektedir. Bu bilişsel
çarpıtmada kişinin kendi kendine olumlu yaşantıların, işlerin veya özelliklerin
geçerli olmadığını tekrar etme durumu söz konusu olmaktadır. KAYNAKÇA Beck, J. S. (2001). Bilişsel terapi temel
ilkeler ve ötesi. Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları. Sacks, M. (2007). Bi-logic as a bridge
between psychoanalysis and cbt and as a theoretical rationale for beck’s
cognitive distortions. British Journal of Psychotherapy, 23 (3), 383-394 Türkçapar, M. H. (2006). Bilişsel terapi-
Temel ilkeler ve uygulama. Ankara: HYB Yayıncılık. Yılmaz, M., Balcı Çelik, S., Şanlı, E.,
& Gençoğlu, C. (2011). Samsun yazılı basınında yer alan bilişsel
çarpıtmalar. Tarama Çalışması, Ondokuzmayıs Üniversitesi Uzman Klinik Psikolog
Hatice Büşra KARA busra.kara@icloud.com |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
DEPRESİF GENÇLER VE DEPRESİF EBEVEYNLER - 01/02/2024 |
Depresif gençler ve depresif ebeveynler, günümüzde sıkça karşılaşılan bir sorundur. Depresyon, hem gençlerin hem de ebeveynlerin yaşam kalitesini, sağlığını ve ilişkilerini olumsuz etkileyebilen ciddi bir ruh sağlığı bozukluğudur. |
OKUL ÖNCESİ DÖNEMİ ÇOCUKLARA CİNSEL EĞİTİM - 25/04/2022 |
Çocukların kendi fiziksel özellikleri hakkında bilgi vermek, karşı cinsten hangi açılardan farklı olduğunu aktarmak, iyi ve kötü dokunuşları ayırt edebilmesini öğretmek gerekir. |
HAYIR DİYEMEMEK NASIL İLETİŞİM VE İLİŞKİ SORUNLARI YARATIR? - 25/03/2022 |
Bir insan karşısındaki kişiye hayır diyemiyorsa öncelikle neden hayır diyemediğini bulması gerekmektedir. Bu durumda ya bir beklenti vardır ya da o kişiyle ilgili korkup kaygılanılan bir şey vardır. |
EBEVEYN TUTUMLARI - 24/11/2021 |
Ebeveynliğin biyolojik yönü doğrudan çocuğun genetik özelliklerinin temel belirleyeni olarak ifade edilebilirken, bakıcılık anlamındaki ebeveynlik çocuğun gelişimini ve deneyimlerini şekillendirmeyi nitelemektedir. |
DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU (DEHB) - 18/10/2021 |
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), nörogelişimsel bir bozukluk olarak tanımlanmaktadır. Çocuklukta yaygın bir şekilde görülen önemli oranda bilişsel, ailevi, sosyal ve davranışsal zayıflığa ilişkin kalıtsal bir bozukluktur. |
KARANTİNA SÜRECİ DÜŞÜNCELER - 11/08/2021 |
Korona testimin pozitif çıkmasından sonra geçirdiğim ve hala geçirmekte olduğum karantina sürecinde aklımdan geçirdiğim birtakım düşünceleri sizlere de aktarmak istedim. |
EGO KİMLİK SÜRECİ - 12/07/2021 |
Kimlik; bireyin kendini yaşayışı yani birey olarak benzersiz ve kendine özgü bir tarz içinde var olması ve bu tarzın süreklilik göstermesidir. Kendiliğinden ve doğal olarak oluşan temel belirli yaşantılarımızın birleşimi kimlik duygusunu oluşturmakta |
EVLİLİKTE PROBLEM ÇÖZME - 21/06/2021 |
Evliliğin, kimi zaman duygusal rahatsızlıklara, gerilim ve çatışmalara da yol açtığı bilinmektedir. İşte tam da bu noktada sorunlar, gerilim ve çatışmalara karşı uyum için eşlerin problem çözme becerilerinin devreye girmesi gerekmektedir. |
YETİŞKİNLİĞE GEÇİŞ - 30/05/2021 |
Yetişkinliğe geçiş; çeşitli disiplinlerce, kültürden kültüre, zamana ve kişiden kişiye farklı bir şekilde tanımlansa da literatür incelendiğinde bu döneme denk gelen yaşın genel olarak 18-25 yaş aralığı olarak değerlendirildiği görülmektedir. |
Devamı |